İşlem yapılıyor, lütfen bekleyin...

Hizmette 10+ Yıl ve binlerce müşteri memnuniyeti... | %100 doğru kaynak | %100 memnuniyet | %100 mezuniyet |

Netsorular.com
ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ - KURUMSAL İLETİŞİM YÖNETİMİ 1. ÜNİTE DERS ÖZETİ
Üretim için bir araya gelmiş, değişik görüş ve bilgilere sahip, farklı ama ortak amaca ulaşmak için birbirine bağımlı olan insanların oluşturduğu birimler olarak tanımlanan kurumlar, küçük toplumsal birimler olarak karşımıza çıkmaktadır.

ÜNİTE 1 – KAVRAM VE TANIM OLARAK KURUMLAR

Üretim için bir araya gelmiş, değişik görüş ve bilgilere sahip, farklı ama ortak amaca ulaşmak için birbirine bağımlı olan insanların oluşturduğu birimler olarak tanımlanan kurumlar, küçük toplumsal birimler olarak karşımıza çıkmaktadır.

Toplumbilimsel bakışa göre kurumlar, bir toplumda ortak sosyal yaşantılar ile oluşan, birbirine benzer paylaşımları içeren kültürel süreçlerdir. Bu bakışla ele alındığında kurum kavramının üst şapkası olan toplum kavramı içinde, toplumsallaşma süreci, sosyal çevre, sosyal yapı, sosyal kontrol, norm, rol ve statü kavramları da yer almaktadır.

Örgütler, ortak bir hedefi gerçekleştirmek amacıyla bir araya gelmiş bireylerden oluşan gruplardır.

TOPLUM VE KURUM KAVRAMI

Toplum

Norm, bir grup içinde hangi tür davranışın uygun, hangi tür davranışın ise istendik olduğunu belirten kurallar sistemine denir. Sosyal yapı kavramı insanın haritası olma özelliğini taşıyarak içinde norm, rol ve statü kavramlarını da barındırır.

Toplum bilimciler toplumu; “başta kendi kendini korumak ve sürdürmek üzere, birçok temel çıkarlarını gerçekleştirmek için iş birliği yapan insanlardan oluşan, göreli bir sürekliliği olan, genellikle belli bir coğrafi yerle sınırlı ve insanları arasında paylaşılan ortak bir kültürü bulunan, çok ya da az ölçüde kurumsallaşmış bir karmaşık ilişkiler bütünüdür.”şeklinde ortak bir tanımda toplamaktadırlar.

Kurum, tanımına bakıldığında; “iş bölümü yaparak, bir otorite hiyerarşisi içinde ortak bir amacı gerçekleştirmek için biraraya gelmiş insanların bütünüdür” tanımıyla karşılaşılır.

Toplum ve Kurum Tanımlarının Ortak Noktaları

Bir kurumun sürekliliğinin olması, genellikle belli bir mekânla sınırlı ve insanlar arasında paylaşılan ortak bir kurumsal kültürün bulunması ile, çok ya da az ölçüde kurumsallaşmış bir karmaşık ilişkiler bütünü ile görülür. Üretim için bir araya gelmiş, değişik görüş ve bilgilere sahip, farklı ama ortak amaca ulaşmak için birbirine bağımlı olan insanların oluşturduğu birimler olarak tanımlanan kurumlar, küçük toplumsal birimler olarak karşımıza çıkmaktadır. İnsanlar kurumların vazgeçilmez unsurlarıdır.

Aile, arkadaş grubu gibi toplumsal birimler toplumsal kurumlar olarak adlandırılmaktadır. Toplumsal kurumlar rol, statü gibi gizli yapılanmaları içinde barındıran, yazılı olmayan, normative sistemlerle sürdürülen, biçimlendirilmemiş sistemler olarak karşımıza çıkmaktadır. İş merkezli kurumsal işleyişe baktığımz da toplumsal kurum süreçlerini içinde barındırmakla beraber, kendi içinde bir emir komuta zinciri oluşmuş yapılanmış ve biçimlenmiş sistemler karşımıza çıkmaktadır.

Toplumsal Kurum

Pek çok farklı tanımına rastladığımız kurum kavramının, günlük dilde en çok karşımıza çıkan kavramsal boyutu, toplu hâlde yaşayan insanlar anlamı 'toplumsal kurum' tanımına karşılık gelmektedir. Her bir toplumun kültürü, örfü, ananesi farklı olduğu için kurumları da farklıdır. Her toplumun aile, ekonomi, siyaset kurumu gibi temel kurumları vardır.

Toplumsallaşma (Sosyalleşme) süreci, toplumun yapısı, normları, kuralları, rol ve statü tanımları, değerleri ve kültürü kısacası sosyal çevre, tarafından oluşturulan merkezde bireyin ve sosyal çevrenin etkileşiminin olduğu tüm kavramlar sosyal psikolojin ilgi alanı içinde açıklanmaktadır.

Belli bir sosyal çevredeki ekonomik, kültürel, toplumsal ilişkiler bütünü sosyal yapı olarak isimlendirilmektedir.

Sosyal yapı, toplumda belli olayların nasıl örgütlendiğini açıklar.

Sosyal normlar grup normlarını ve kültür normlarını kapsar. Normların oluşması birdenbire olmaz, bir süreç gerektirir. Ancak bir kere benimsendikten sonra dinamik baskı araçları şekline dönüşür.

Grup normlar belli bir grubun üyelerine özgüdür. Kültür normları ise bir kültürün tüm üyeleri için geçerlidir. Sosyal roller, insanların birbirleriyle nasıl iletişim kuracağını ve ne söyleyeceğini de belirler. Rol gereklilikleri insan davranışını belirler.

Toplumsallaşma

Bir bireyin, bir ömür boyu devam eden ve toplum içindeki varlığını sürdürme çabalarının tümü toplumsallaşma (sosyalleşme) olarak adlandırılır. İnsanın çocukluktan yetişkinliğe uzayan süreçte toplum1un bir üyesi hâline gelme durumu toplumsallaşmadır.

Kişi açısından toplumsallaşma çocukluk çağlarında çok hızlı bir öğrenme, ileri yaşlarda ise kişilik belirginleştikçe hızını kaybeden bir süreç olarak bütün hayat boyunca devam etmektedir.

İnsanların topluma uyumu, toplumsal yaşamın kurulabilmesi ve sürdürülebilmesinin temel şartıdır. Sosyal yaşamımızda neyin doğru neyin yanlış olduğunu göstererek, davranışlarımızı tespit edilen ölçütlere göre değerlendiren ve davranışlarımızın gerçekleşmesine imkân tanıyan bir sosyal kontrol mekanizması vardır.

Norm

Her çeşit toplumda beklenen davranışlarla ilgili, standartlaşmış genellemeler norm olarak karşımıza çıkar. Toplum hayatının düzenli bir şekilde devam etmesini sağlayan sosyal normlar, toplumsal yaşam içindeki bireylerin nasıl hareket edeceğini belirleyen yazılı ve yazılı olmayan kurallar topluluğudur.

“Grup normlarının oluşumu için gerekli bir koşul, ortak güdüleri ve sorunları olan bireylerin belirli bir süre boyunca etkileşimde bulunmalarıdır. Birey, tek başına sosyal bir norm oluşturamaz”.

Normların önemli bazı nitelikleri şöyle sıralanabilir:

**Normlar, grup üyelerinin davranışlarını etki ve baskı altına alarak düzenleyen kolektif değer yargılarıdır.

**Normlar, grubun çoğunluğu tarafından, üyeler için önemli davranışlar olduğu için geliştirilirler.

**Normlar, üyelerin bireysel düşünce ve duygularını tamamen ortadan kaldırmaz, sosyal baskı altına alır.

Grup normları bireysel arzu, istek ve inançların temsilcisi değildir.

Toplum içinde işlerin yürümesi için, onları düzenleyecek, sınırlandıracak olan bu kurallar yani normlar yanında statü ve rollerden de söz etmek gerekir. Çünkü normlar statü ve rollerin ayrılmaz bir parçasıdır. Norm olmaksızın statü ve rollerden söz edilemez.

Statü

Statü, bir sosyal sistemde yer alan bireyin yeri hakkında toplumun diğer üyelerinin yaptığı olumlu veya olumsuz nitelikteki değerlendirmelerdir. Yine statü, bireyin çocuk, yetişkin, doktor, mühendis, Türk, Müslüman vs. gibi kim olduğunu belirler. Bireyler içlerinde bulundukları toplumda birden fazla statüye sahiptirler. Bir kişi ailede baba, işyerinde yönetici, arkadaş grubunda yaşlı olabilir.

Statü doğuştan ve sonradan kazanılan statü olmak üzere ikiye ayrılır. Doğuştan kazanılan statü, bireyin herhangi bir gayret ve çabası olmaksızın sahip olduğu statüdür. Sözgelimi; cinsiyet, vb. Sonradan kazanılan statü ise, bireyin kendi gayret ve çabası sonucu oluşan statüdür.

Statü; toplum içindeki durumuna göre (göçmen, arap, doktor, orta tabakadan, yahudi vs.); sahip olma biçimine göre (cinsiyet, yaş ,ırk, soy vs.); bir örgüt içindeki biçimine göre (şef, müdür, işçi vs.); bir çalışma grubundaki konumuna göre (lider, birincil grup vs.) olarak farklı şekilde de gruplanabilir.

Rol

Bireylerin toplumda bulundukları bu yer ve konuma toplumsal statü, bu statüye bağlı olarak elde ettikleri hak ve görevlere de toplumsal rol denir. Rol, bireyin diğer bireylerle ilgili davranışlarında beklenen hareket kalıplarını ifade eder. Statü, bireyin kim olduğunu belirlerken rol, ne yapması gerektiğini belirler. Kişi mesleğiyle ilgili rolde işçi; aile içinde baba; Sosyal rolde kurul başkanı vs. olabilir.

Rolün kişideki önem derecesini belirleyen iki özelliği bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, rolün büyüklüğü ya da rolü benimsemedir. Rolü benimseme, kişinin role ilişkin olarak kabul edilmiş ifadesidir. Diğer özellik ise, rol mesafesi olup, bireysel ve yerleşik rol arasındaki keskin ayrılığı tanımlamaktadır. Ayrıca role bağlılık da rolün önemini belirleyen bir etmendir. Role bağlılık ve role uzaklık kişinin yaş, cinsiyet, eğitim ve diğer ilgili değişkenlerini de içine alan statüsüne bağlıdır. Örneğin, evli bir kadın eş rolüne çalışmayan bir ev kadınından daha uzak olabilir ve eş rolünü düşük düzeyde benimsemiş olabilir.

Toplumsal rollerin işlevlerinden birisi iş bölümünü sağlamasıdır. Rollerin ikinci işlevi, grubun varlığına düzen getirmesidir. Roller ayrıca bize kim olduğumuzu, kendimize ait benlik tarifimizi şekillendirir.

KURUM VE ÖRGÜT KAVRAMI

Douglass C. North (1990)’a göre, “Kurumlar, bir toplumda oynanan oyunun kurallarıdır; daha resmi bir anlatımla, insanlar arasındaki ilişkileri biçimlendiren, insanların getirdiği kısıtlamalardır”.

Örgütler, ortak bir hedefi gerçekleştirmek amacıyla bir araya gelmiş bireylerden oluşan gruplardır. Örgütler kurumların koyduğu sınırlamalar çerçevesinde bir amaca hizmet için oluşturulurlar ve hedeflerini gerçekleştirme amaçları açısından kurumsal değişimin önemli uygulayıcısıdırlar.

Kurumun basit bir tanımını yapmak oldukça güçtür. Bireyler okul, özel veya devlet kuruluşları, hastaneler, siyasi partiler gibi çeşitli kurumların içinde bulunmaktadır. Geniş anlamda kurum insanların, fiziksel araç ve olanaklarını, belli bir amaç doğrultusunda bir araya getiren yapıdır.

Her kurumun bilinçli ve ya farkında olmadan oluşturduğu kurumsal davranış sistemleri, kurum felsefelerini temellendirir. Kurum felsefesi, bir kuruluşun kendisi hakkındaki temel düşünceleridir. Kuruluşun gelişmesi ve ortaya çıkışı için, kuruluş yönetimi tarafından arzulanan ve çabalanan hedef düşüncelerini ve işletme temellerini kapsar. Kurum felsefesi, yönetim davranışlarını, stratejilerini ve politikasını etkilemektedir. Kurum stratejileri, politikası, yön çizgileri, faaliyet planları ve uygulamalarının tümü kurum felsefesi doğrultusunda belirlenmektedir.

BİR KAVRAM OLARAK İNSANDAN KURUMA, KURUMSAL DAVRANIŞ

Kurum İçinde İnsan

**İnsan biyolojik yönden bir organizmadır, diğer canlı varlıklar gibi yaşar, büyür, gelişir ve ölür.

**İnsan ruhsal (psikolojik) yönden bir bireydir. Bu anlatım insanın yaşamının değişik dönemlerinde gelişip olgunlaşan bir benliği (egosu) olduğunu, kendine özgü bir kişilik yapısı geliştirdiğini anlatır.

**İnsan toplumsal yönden toplumun bir üyesi, yapı taşıdır. Bu yönüyle insan toplumsal bir varlıktır. Bir toplumun içinde doğar, bir toplumda yaşar, o toplumun kültürünü alır, aile ve mesleksel birlikler gibi toplumsal birlikler oluşturur.

Bir insanın birey olarak gereksinimleri; takdir edilmek, saygı duyulmak gibi ruhsal; bir yere ait olmak gibi toplumsal gereksinimleri içerir. Bir kurumun üyesi olmak, bu tür insani gereksinimlerin doyurulması anlamına gelir. Bir insanın bir kurumun üyesi olarak gereksinimleri geçimini sağlama, işe yarama gibi işlevsel; ast üst ilişkileri, başarı ve yükselme gibi yönetsel gereksinimlerini karşılar.

İnsanlar kurumların vazgeçilmez unsurlarıdır. Tüm insanların kişisel amaçları vardır. Kurumlar hem bu amaçların sonucudur, hem de bu amaçlara ulaşmak için birer araçtırlar. Bunun için kurumlarda, gözlenen insan davranışları; çok karmaşık, çok yönlü ve çok nedenlidir. İnsanlar kurumların vazgeçilmez unsurlarıdır. Tüm insanların kişisel amaçları vardır. Kurumlar hem bu amaçların sonucudur, hem de bu amaçlara ulaşmak için birer araçtırlar. Bunun için kurumlarda, gözlenen insan davranışları; çok karmaşık, çok yönlü ve çok nedenlidir.

Kurumsal Davranış

İnsanın kurumun önemli bir kaynağı olarak algılanması, yirminci yüzyılın başlarında etkili olan Bilimsel Yönetim yaklaşımına bağlanmaktadır. 1900’lerin başlarında Bilimsel Yönetim Modeli’nin kurucusu Frederick Winslow Taylor ve onun ünlü motivasyon yaklaşımı görülür. 1920’lerde ise Hawthorne araştırmalarıyla ortaya çıkan informal kurum yapısı ve Elton Mayo’nun çalışmaları görülmektedir.

Bu yaklaşıma göre, insanın değeri, onun bağımlılığı, fiziksel gücü ve deneyimi oranındaydı. Para tek güdüleyici idi. 1920’lerde kendini hissettiren, insan ilişkileri yaklaşımında da, yine kurumsal verimliliği arttırmak adına, insan-iş ilişkileri incelenmiş ve insanın çevresiyle etkileşim içinde olan sosyal bir varlık olduğu vurgulanmıştır. Bu yaklaşıma göre, bir birey olarak çalışan ve kurumun diğer ögeleri iş birliği içinde olmalıdır.

İnsanların kurum içi davranışlarının anlaşılması, beklentilerinin bilinmesi, ihtiyaçlarının karşılanması, işi ile ilgili problemler yaşayıp yaşamadığının yakından takip edilmesi, onlara değer verildiğinin hissettirilmesi, motive edilmeleri, çalışan kişinin yaptığı işten tatmin olmasını sağlayacak, üretimin ve hizmetin kalitesini arttıracak, işyerinde oluşabilecek iç huzursuzluğu engelleyecektir.

Herhangi bir davranışın kurumsal davranış olarak değerlendirilmesi için, onun kurum içinde ortaya çıkması yeterli değildir; davranışın kurumsal davranış sayılabilmesi için, kurumsal faaliyetlerle ilgili, kurum açısından anlamı, davranış düzlemine ve kurumsal amaca uygun olması gerekir.

Kurumsal davranış, kurumlardaki insanların tutum ve davranışlarını inceler. Bu alan, sosyal bilimlerden bir çok konuyu içermekle beraber, motivasyon, örgütsel bağlanma, karar verme, liderlik, kurumsal kültür ve iklim, iletişim, kurumsal çatışma, güç ve yetki, takım süreçleri, güçlendirme, kurumsal değişim gibi konuları kapsar.

Kurumsal davranış, bireyin kurum içinde çalışırken gösterdiği davranışları, algıları, değerleri, öğrenme kapasitesini belirlemek için psikoloji, sosyoloji ve kültürel antropoloji gibi disiplinlerden yararlanan; insan davranışlarını, tutumlarını ve performansını kurumsal bazda inceleyen; dış çevrenin kuruma, ve onun insan kaynağına, amaçlarına, misyonuna ve stratejisine etkisini araştıran bir disiplindir.

Kurumsal davranış:

**Bir düşünme biçimidir. Davranış, bireysel, grupsal ve kurumsal düzeyde ele alınabilir.

**Psikoloji, sosyoloji, kültürel antropoloji gibi birçok bilim dalının teorilerinden, prensiplerinden ve yöntemlerinden yararlanmaktadır.

**Hümanistik bir yaklaşıma sahiptir.

**Performans ile ilgilidir. Her çalışanın performansı aynı değildir.

**Dış çevrenin belirgin etkisi vardır.

Kişilerin genel olarak davranışlarını düzenleyen, daha özel davranışlara hazırlanmasını sağlayan bir davranış düzlemi olarak “kolektif davranış” olgusu, kurumsal davranış düzlemini ortaya çıkarır. Davranış düzlemi, bir sosyal yapı veya grup içinde istenen ve hoşgörü sınırı içinde kalan davranış örgüsünden oluşan ortak etkileşim alanıdır. Organize olmuş yapı içerisinde ortaya çıkan, kurumsal anlaşmanın sonucu belirlenen davranışlar topluluğuna kurumsal davranış düzlemi denir.

Kurumsal veya sosyal yaşamda her davranış düzleminde istenen ve istenmeyen davranış örgüsünü oluşturan iki ayrı faktör grubu vardır. Bunlardan biri hemen bütün kurumsal ve sosyal sistem içerisinde yer alan, her davranış düzleminde sınırlandırıcı özelliği olan “genel kurallar” ya da “kurumsal normlar”, diğeri ise her davranış düzleminin kendi iç şartlarından ve ortamından kaynaklanan ve bireyin özerk alanını oluşturan “özel kurallar”dır. Kurumsal davranış düzlemini oluşturan genel kurallar, kurum kültürüne dayalı norm ve değerlere bağlı olarak gelişir. Her kurumsal davranış, söz konusu norm ve değerlere bağlı olduğu ölçüde, kurumsal davranış standartlarına yaklaşmış olur veya kurumsal davranışlar, davranış düzlemine uyduğu ölçüde standart hâle gelir.

Yukarıya Git